Avukat Nur AKKOÇ

AYIPLI ARAÇ SATIŞINDA TÜKETİCİ HAKLARI - Avukat Nur AKKOÇ

AYIPLI ARAÇ SATIŞINDA TÜKETİCİ HAKLARI

AYIPLI ARAÇ SATIŞINDA TÜKETİCİ HAKLARI

Araç satın alan tüketicilerin sıkça karşılaştığı sorunlardan biri, satın alınan aracın ayıplı çıkmasıdır. Bu durum, Türkiye Cumhuriyeti mevzuatında 6502 sayılı Tüketicinin Korunması Hakkında Kanun (TKHK) ve ilgili yönetmeliklerle ayrıntılı şekilde düzenlenmiştir.

Bu makalede, ayıplı mal kavramı ve araç satışında nasıl değerlendirildiği, tüketicinin ayıplı araç karşısındaki seçimlik hakları, bu hakları kullanırken dikkat etmesi gereken hususlar, başvurabileceği hukuki yollar ve dava türleri ile hakların zamanaşımı süreleri ele alınacaktır.

Ayıplı Mal Nedir? Araç Satışında Ayıp Kavramı:

Tanım: Ayıplı mal, en basit tanımıyla, teslim anında sözleşmeye uygun olmayan maldır. Kanunun 8. maddesine göre, bir malın tüketiciye teslim anında taraflarca kararlaştırılmış örnek veya modele uygun olmaması ya da objektif olarak sahip olması gereken özellikleri taşımaması nedeniyle sözleşmeye aykırı ise ayıplı kabul edilir. Bu, satıcının malı sözleşmeye uygun şekilde teslim etme yükümlülüğünün ihlalidir. Başka bir ifadeyle, malın alıcının beklentilerini karşılamaması, vaat edilen özellikleri içermemesi veya normalde bulunması gereken nitelikleri barındırmaması durumunda ayıplı mal söz konusudur.

Araçlarda ayıp halleri: Örneğin aracın tanıtımında veya reklamlarında belirtilen özelliklerin bulunmaması, teknik düzenlemelere aykırı nitelikte olması ya da tüketicinin makul olarak beklediği faydayı azaltan maddi, hukuki veya ekonomik eksiklikler içermesi onun ayıplı sayılmasına yol açar. Dolayısıyla motor arızası, fren sisteminin kusurlu olması, gizli hasarlar, hatta araç üzerinde haciz/rehin gibi hukuki kısıtlamaların bulunması veya kilometresinin düşürülmüş olması gibi durumlar, aracın ayıplı olduğuna işaret eden yaygın örneklerdir.

Açık ayıp ve gizli ayıp farkı: Ayıp kavramı, açık ayıp ve gizli ayıp şeklinde ikiye ayrılır. Açık ayıp, normal bir inceleme ile teslim anında fark edilebilecek bariz kusurları ifade eder. Gizli ayıp ise, ilk bakışta anlaşılamayan ve zamanla ortaya çıkan kusurlardır. Tüketici, malı teslim alırken gözle görülebilen, bilinen veya kendisinden beklenen özenle fark edilebilecek bir kusur varsa buna sessiz kalırsa, bu açık ayıbı sonradan ileri süremeyebilir. Nitekim Kanun da, tüketicinin satın aldığı maldaki ayıptan haberdar olması veya haberdar olmasının kendisinden beklenmesi hâlinde artık sözleşmeye aykırılıktan söz edilemeyeceğini belirtmiştir. Bu nedenle, satıcı tarafından önceden bildirilen veya alıcının bilebileceği nitelikteki kusurlar, sonradan ayıplı mal iddiasına konu olmaz.

Sorumsuzluk kaydının niteliği: Örneğin, araç satışında genellikle alıcıya “aracı kontrol ettim, eksik bir parça yoktur, mevcut haliyle kabul ediyorum” şeklinde bir ibare imzalatılır; ancak Yargıtay uygulamasına göre bu tür genel beyanlar, eğer satıcı ayıbı hileyle gizlediyse veya alıcının bilmesi beklenemeyecek gizli bir kusur sonradan ortaya çıkarsa, satıcının sorumluluğunu ortadan kaldırmaz.

İspat yükü: Bir malın gerçekten ayıplı olup olmadığı konusunda ispat yükü önemli bir husustur. 6502 sayılı Kanun, tüketici lehine bir karine öngörmüştür: Teslim tarihinden itibaren 6 ay içinde ortaya çıkan ayıpların, teslim anında var olduğu kabul edilir. Yani araç satın alındıktan sonraki ilk altı ay içinde herhangi bir arıza veya kusur ortaya çıkarsa, bunun satış anında zaten mevcut olduğu varsayılır ve satıcı aksini ispatlayamadığı sürece sorumlu olur. Bu düzenleme, tüketicinin ispat yükünü hafifleten önemli bir korumadır.

Ancak kusurun niteliği bu karineyle çelişiyorsa (örneğin 5 ay sonra koltuk döşemesinde sigara yanığı çıkması gibi bariz kullanıcı hatası durumları), satıcı bu karinenin uygulanamayacağını ispat edebilir. Özetle, aracın sözleşme, reklam ve teknik özelliklerine uygun olmaması, beklenenden farklı veya eksik çıkması ayıp teşkil eder. Satıcı, alıcıya ayıpsız, tam ve vaat edildiği gibi bir araç teslim etmekle yükümlüdür. Bu yükümlülüğe aykırı her durum, ayıplı araç satışı kapsamına girer ve kanunen tüketiciye çeşitli haklar tanır.

Ayıplı Araçta Tüketicinin Sahip Olduğu Haklar Nelerdir?

6502 sayılı TKHK, ayıplı mal ile karşılaşan tüketiciye dört temel seçimlik hak tanımıştır. Aracın ayıplı olduğunun anlaşılması durumunda tüketici, duruma ve tercihine göre şu haklardan birini kullanabilir:

                • Sözleşmeden dönme (Bedel iadesi): Tüketici, aracı satıcıya geri vermeye hazır olduğunu bildirerek satış sözleşmesinden dönebilir. Bu durumda ödediği bedelin iadesini talep eder. Örneğin araç ayıplı ise aracın iadesi ve ödediği paranın geri alınması talebinde bulunabilir.

                • Ayıp oranında bedel indirimi: Tüketici aracı elinde tutarak ayıp oranında satış bedelinden indirim isteyebilir. Başka bir deyişle, aracın ayıbı sebebiyle değeri düşmüşse, ödediği bedelin ayıp oranında bir kısmının kendisine iade edilmesini talep edebilir.

                • Ücretsiz onarım: Tüketici, eğer aşırı bir masraf gerektirmiyorsa, tüm masrafları satıcıya ait olmak üzere aracın ücretsiz tamir edilmesini isteyebilir. Özellikle giderilmesi mümkün teknik arızalarda, bu hak sıkça kullanılır. Onarım talebi halinde, arızanın giderilmesi için gerekli işçilik ve parça masrafları tüketiciye yüklenemez.

                • Ayıpsız misli ile değiştirme: İmkan varsa, tüketici aracın ayıpsız aynı model/yeni bir misli ile değiştirilmesini talep edebilir. Örneğin satın aldığı araç yeniyken kronik bir arıza çıkmışsa, aynı model yeni bir araçla değişim talebi gündeme gelebilir. Yargıtay’ın yakın tarihli bir kararında da, üretim kaynaklı gizli ayıp nedeniyle seyir halinde yanan sıfır kilometre bir aracın yenisiyle değiştirilmesine hükmedilmiş ve bu karar onanmıştır . Bu, tüketicinin değiştirme hakkının somut bir örnekle teyididir.

Tüketici bu dört haktan dilediğini seçmekte özgürdür ve satıcı, tüketicinin tercih ettiği talebi yerine getirmekle yükümlüdür. Satıcı, sorumluluktan kaçınmak için “değişim yerine tamir yapayım” gibi bir tercihte bulunamaz; seçim hakkı tüketicidedir. Bunun tek istisnası, onarım veya değişim talebinin satıcı açısından orantısız güçlük doğurmasıdır. Kanun’un 11. maddesi uyarınca, eğer ücretsiz onarım veya yenisiyle değiştirme istemi satıcıya aşırı maliyet yükleyecek ise (örneğin çok küçük bir kusur için aracın tamamen yenisiyle değiştirilmesi gibi), bu durumda satıcı bu talepleri reddederek tüketicinin bedel iadesi veya indirim haklarından birini kullanmasını isteyebilir. Ancak bunun kararını da nihayetinde bir uyuşmazlık halinde mahkeme verecektir; tüketicinin makul talepleri genel olarak önceliklidir.

Tüketicinin Ek Tazminat Hakkı Var Mıdır?

Bunlara ek olarak, tüketici seçimlik haklarından biri ile birlikte genel hükümlere göre tazminat talep etme hakkına da sahiptir. Özellikle ayıplı araç nedeniyle başka zararlar doğmuşsa, örneğin aracın değer kaybetmesi, arızadan dolayı uğranılan maddi zararlar veya kullanım mahrumiyeti, hatta uygun koşullarda manevi zararlar, 6098 sayılı Türk Borçlar Kanunu hükümleri uyarınca talep edilebilir.

Kanun açıkça, tüketicinin seçimlik haklarını kullanmasının, diğer yasal tazminat haklarına engel olmadığını belirtir. Yargıtay da, ayıplı maldan kaynaklanan sorumluluğun birden fazla hukuki sebebe dayanabildiği durumlarda, hakimlerin tüketici lehine olan hükmü uygulaması gerektiğini vurgulamıştır. Örneğin aynı olay hem ayıplı mal hükümlerine hem de haksız fiil hükümlerine konu olabiliyorsa, tüketiciye en fazla menfaat sağlayacak yolun (tazminat vs.) tercih edilmesi esastır.

Tüketici Haklarını Kullanırken Nelere Dikkat Etmeli?

1- Tüketicinin yukarıda sayılan haklarını etkin şekilde kullanabilmesi için bazı hususlara dikkat etmesi gerekir. Her ne kadar 6502 sayılı Kanun’da ayıp ihbarı için belirli bir süre öngörülmemişse de, ayıbın öğrenilmesinden itibaren makul süre içinde satıcıya bildirilmesi önemlidir. Türk Borçlar Kanunu gereğince “uygun süre” kriteri uygulanır; bu da tüketicinin ayıbı fark ettiği andan itibaren fazla gecikmeden satıcıyı haberdar etmesi anlamına gelir. Özellikle açık ayıplarda veya kullanım esnasında ortaya çıkan önemli arızalarda, tüketicinin durumu derhal satıcıya veya yetkili servise bildirmesi, hakkını kaybetmemesi açısından tavsiye edilir.

Yargıtay, aracın tesliminden sonra ortaya çıkan ve basit bir gözden geçirme ile anlaşılamayacak gizli ayıplarda dahi, alıcının ayıp ortaya çıkar çıkmaz satıcıyı haberdar etmesi gerektiğini belirtmektedir. Bu bildirim, mümkünse yazılı ve ispat edilebilir şekilde yapılmalıdır. Uygulamada en sağlıklı yöntem, satıcıya noter aracılığıyla ihtarname gönderilmesidir. Nitekim tüketicinin hak kaybına uğramaması için satıcıya noter yoluyla bildirim yapması daha uygun olacaktır. Noter ihtarı, hem ayıbın bildirildiğini ispatlar hem de satıcıya resmi bir süre vererek sorunun çözümünü hızlandırabilir.

2- Bildirimin yanı sıra tüketicinin kanıtları toplaması da önemlidir. Aracın ayıplı olduğunu gösteren tüm belgeler saklanmalıdır. Örneğin aracın satış faturası, kullanım kılavuzu, garanti belgesi, ekspertiz raporu, servis fişleri, tamir faturaları, arıza ışıklarının yandığını gösteren fotoğraflar veya videolar, varsa tanık beyanları gibi deliller ileride çıkabilecek uyuşmazlıkta tüketicinin elini güçlendirecektir. Özellikle teknik bir arıza söz konusuysa, yetkili servisten veya bağımsız bir otomotiv uzmanından alınacak raporlar kusurun tespitini ortaya koyacaktır. Tüketici, kendi imkanlarıyla aracı tamir ettirmek zorunda kaldıysa, yapılan işlemleri ve masrafları belgeleyen faturaları saklayarak bunların iadesini isteyebilir.

3- Hakların kullanımı sırasında ayrıca zamanaşımı sürelerine de dikkat edilmelidir (aşağıda ayrıntılı değinilecektir). Tüketici, kanunda öngörülen süreler içinde talebini ileri sürmezse hukuki hakkını kaybedebilir. Özellikle araç satışlarında zaman zaman tüketiciler ortaya çıkan sorunu uzun süre kendi imkanlarıyla çözmeye çalışıp, başarılı olamayınca yıllar sonra hukuki yola başvurabilmektedir. Ancak eğer zamanaşımı dolmuşsa, satıcı bu süreyi geçmiş olmayı bir savunma olarak öne sürebilir. Bu nedenle, problem çıktığında makul sürede hakem heyetine veya mahkemeye başvurmak gerekir.

4- Son olarak, tüketici hakkını ararken doğru mercilere başvurmalıdır. Ayıplı araç nedeniyle çözüme ulaşmak için genelde ilk etapta satıcı ile iletişim ve uzlaşı yoluna gidilir. Satıcı sorumluluğunu kabul edip çözüm sunmuyorsa, resmi yollara başvurmak gerekebilir. Bu noktada, anlaşmazlığın boyutuna göre Tüketici Hakem Heyeti veya Tüketici Mahkemesi devreye girer (bir sonraki bölümde ele alınacaktır). Tüketici, bu süreçlerde gerekirse bir avukattan hukuki yardım alarak haklarını daha etkin şekilde savunabilir.

Tüketicinin Başvurabileceği Hukuki Yollar ve Dava Türleri Nelerdir?

Ayıplı bir araçla karşılaşan tüketici, satıcıyla anlaşmazlığı çözülemezse haklarını elde etmek için çeşitli hukuki yollara başvurabilir. Türkiye’de tüketici uyuşmazlıklarında iki temel yol vardır: Tüketici Hakem Heyetine başvuru ve Tüketici Mahkemesinde dava açma.

Tüketici Hakem Heyetleri, belli bir parasal sınırın altındaki uyuşmazlıklarda zorunlu başvuru merciidir. 6502 sayılı Kanun uyarınca her yıl belirlenen parasal sınırın altındaki değer ihtilaflarında tüketici önce il/ilçe hakem heyetine başvurmak durumundadır. 2025 yılı için ise artan yeniden değerleme oranıyla yaklaşık 149.000 TL olarak öngörülmüştür. Ayıplı araç satışı gibi yüksek değerli uyuşmazlıklarda, aracın fiyatı genellikle bu sınırların üzerinde olabileceği için, çoğu zaman doğrudan tüketici mahkemesine dava açılması söz konusu olmaktadır.

Tüketici Mahkemesi , tüketici işlemlerinden doğan davalara bakan uzman mahkemedir. Tüketici, ayıplı araç konusunda satıcıya karşı dava açarak yukarıda sayılan seçimlik haklarından talep ettiği spesifik hakkın yerine getirilmesini isteyebilir. Uygulamada açılan davalar, talebe göre farklı isimler alabilir:

•  Ayıplı mal nedeniyle sözleşmeden dönme davası: Bu davada tüketici, aracı iade ederek bedelini geri almayı talep eder. Dava dilekçesinde aracın ayıpları, bunların sözleşmeye aykırılık oluşturduğu ve bu nedenle sözleşmeden dönme hakkının kullanıldığı belirtilir. Mahkemeden, sözleşmenin iptali ve bedel iadesine karar vermesi istenir. Ülkemizdeki yüksek enflasyonist ortam sebebiyle dava birkaç yıl sonra sonuçlandığında iade edilen bedel ile benzeri bir araba alınması çok mümkün olmadığından tüketicilerin menfaatlerini yeterince korumadığı görülmektedir.

     •   Ayıplı malın ayıpsız misli ile değiştirilmesi davası: Tüketici, ayıplı aracın bire bir aynısı ayıpsız bir araç ile değiştirilmesini talep eder. Bu genellikle sıfır kilometre araçlarda ortaya çıkan ciddi ayıplar için tercih edilir. Mahkeme, ayıp iddiasını haklı bulursa yeni araç ile değişim kararı verebilir. Aracın kullanımını büyük oranda etkilemeyen daha ikincil nitelikli ayıplarda ise misli ile değişim kararı verilmesi daha güçtür.

               •  Ayıp oranında bedel indirimi davası: Bu davada araç tüketicide kalmaya devam eder ancak ödediği fiyattan ayıp oranına denk bir kısmın iadesini talep eder. Mahkeme, bilirkişi incelemesi ile ayıplı araç ile ayıpsız benzerinin arasındaki fiyat farkı ile ayıp sebebiyle araçta meydana gelen diğer zararların tutarını tespit eder. Mahkeme bu tutarın tazminat olarak tüketiciye verilmesine karar verir. Böylelikle tüketici ayıplı araç sebebiyle uğradığı tüm zararları karşılamış olmaktadır.

                •  Ücretsiz onarım davası: Uygulamada nispeten daha az görülse de, tüketici aracın ücretsiz tamirini talep etmek için de dava açabilir. Bu durumda mahkeme, aracın satıcı tarafından masrafsız tamir edilmesine ve sorunun giderilmesine karar verebilir. Genellikle garanti süresi içinde onarımın yapılmaması veya yetkili servis tarafından çözülemeyen kronik arızalar söz konusu olduğunda, tüketici tamirin yapılmasını ve yapılmadığı döneme ilişkin zararlarının tazminini talep edebilmektedir.

Dava dilekçesinde ayıpların ve taleplerin somut şekilde belirtilmesi çok önemlidir. Mahkeme sürecinde genellikle bilirkişi incelemesi yapılacak, araca dair teknik rapor alınacak ve kusurun niteliği, alıcının bu kusuru bilebilecek durumda olup olmadığı, kullanım hatası olup olmadığı gibi noktalar değerlendirilecektir . Bu nedenle, tüketici bakımından dava öncesi sağlam bir hazırlık yapmak (delil tespiti yaptırmak, uzman görüşü almak gibi) başarı şansını artırır.

Ayıplı Araç Satışında Zamanaşımı Ne Kadardır?

Ayıplı maldan doğan hakların sonsuza dek sürmediği, belirli zamanaşımı sürelerine tabi olduğu unutulmamalıdır. 6502 sayılı Kanun, genel olarak tüketicinin ayıplı mala ilişkin seçimlik haklarını kullanabileceği süreyi malın tesliminden itibaren 2 yıl ile sınırlandırmıştır.

Yani bir motorlu taşıt, bir elektronik cihaz gibi taşınır mallarda tüketici, aracı teslim aldığı tarihten başlayarak 2 yıl içinde ayıp nedeniyle yukarıda sayılan haklarını ileri sürmelidir. Bu süre, ayıp daha geç ortaya çıksa bile, teslim tarihinden itibaren işlemeye başlar. Örneğin aracı satın aldıktan 2,5 yıl sonra ortaya çıkan bir üretim kaynaklı kusur için tüketici, tüketici hukuku kapsamında seçimlik hak talep edemeyebilir (ancak farklı hukuki yollar düşünülebilir, aşağıda değinilecektir).

İkinci el satışlar bakımından kanun, satıcının ayıplı mal sorumluluğunun belirli bir asgari süreden az olamayacağını belirtmiştir. 6502 sayılı Kanun’un ilgili hükmüne göre, ikinci el ürün satışlarında satıcının ayıptan sorumluluğu bir yıldan az olamaz. Yani ikinci el bir araç satılırken, taraflar aralarında sorumluluk süresini kısaltmak isteseler bile en az 1 yıl olmalıdır. Nitekim kanun, ikinci el satışlar için 2 yıllık genel sürenin kısaltılabileceğini ancak 1 yıldan aşağı olamayacağını açıkça düzenlemiştir. Bu durum, özellikle galeriler veya ikinci el araç satışı yapan işletmeler tarafından bilinen bir husustur; tüketici 1 yıl dolmadan yaptığı başvurularda, “araç ikinci el olduğu için sorumluluk yok” gibi bir savunma ile karşılaşmamalıdır.

Zamanaşımı süreleri, satıcının iyi niyetli olduğu, ayıbı bilerek gizlemediği durumlar için geçerlidir. Kanun, eğer ayıp satıcının ağır kusuru veya hilesi ile gizlenmişse, zamanaşımı hükümlerinin uygulanmayacağını öngörmüştür. Bu son derece önemli bir istisnadır. Satıcı, aracın ciddi bir kusurunu bile bile saklamış veya alıcıyı yanıltmış ise, 2 yıllık veya 1 yıllık sürelerin geçmesi satıcıyı sorumluluktan kurtarmaz.

Ayıplı Araç Satışında İhbar Süresi Ne Kadardır?

Zamanaşımı süresi ile ayıp ihbarı kavramını karıştırmamak gerekir. Zamanaşımı, hakkın ileri sürülebileceği toplam süreyi ifade ederken; ihbar, ayıp öğrenildikten sonra makul sürede satıcıya bildirme yükümlülüğüdür. Tüketici, ayıbı öğrendiği halde uzun süre bildirmezse (örneğin 6 ay hiç ses çıkarmadan kullanmaya devam ederse), satıcı bu gecikmenin uygun süreyi aştığını ve ayıbın kabul edildiğini savunabilir. Bu durum TBK m.223 gereği değerlendirilir. Fakat tüketici öğrendikten hemen sonra bildirmiş olsa bile, eğer 2 yıllık (ya da ikinci elde 1 yıllık) genel süre dolmuşsa, hak düşmüş olabilir. Dolayısıyla tüketicinin hem ayıp ihbarını zamanında yapması hem de toplam zamanaşımı süresi dolmadan hukuki yollara başvurması gerekmektedir.

Av. Nur AKKOÇ

İlgili Kanun Linki: https://www.mevzuat.gov.tr/mevzuatmetin/1.5.6502.pdf